KADIN HÜKÜMDARLARIN EN GÜÇLÜSÜ

“Massagetlerin Kraliçesinden Günümüze …”

Türk tarihinde Türk kadınının yeri her zaman için gururla anılmaya devam edecektir.

İşte o muhteşem Türk kadınlarından birisi:

Tomris Hatun

Asıl adı Demir olan fakat eski Yunan tarihçilerinin Tomiris ve Demurus diye adlandırdıkları bu kadın, Saka-İskit-Peçenek Türklerindendir. Onun, taşıdığı adı  gibi bir demir olduğunu tarih açıkça göstermektedir.

Dünya tarihinin ilk kadın hükümdarı ve o bir Türk!

Tomris, Tomyris Türkçe karşılığıyla temir (demir) anlamına gelmektedir. Milattan önce 6. yüzyılda yaşayan bir Saka kraliçesidir.

Sakaların kağanı İşkapay’ın veya efsanevi lider Spargalis (Spargapis)’in kızı, torunu ve torununun torunu olduğu düşünülmektedir. Efsaneye göre de Türklerin en önemli atalarından biri olan Alp Er Tunga’nın torunu olarak kabul edilmektedir.

Tomris Hatun, annesini dünyaya gelmesinden kısa bir süre sonra kaybetmiş, babası Spargalis bir daha evlenmeyerek bütün sevgisini, bilgisini ve tecrübelerini ona aktarmıştır. Tomris de bu yüzden 5 yaşına geldiğinde bozkırda atın üzerinde kararlı bir şekilde durmayı, altısında kılıç, ok ve yay kullanmayı on üçünde ise kılıç ve mızrak kullanmada maharetler yaratan usta bir savaşçı olmayı başarmıştır.

Tomris komşu devletin hükümdarı Saki Tigrahaud Kavad’ın oğlu Rüstem’le evlenmiş ve ondan bir oğlu olmuştur. Oğlunun doğumundan kısa bir süre sonra da babası Spargalis ölmüş ve ondan tahttan feragat etmesi istenmiştir o da bu isteğe karşı koymayarak tahttan feragat etmiştir. Ancak bir süre sonra bu düşüncesinden vazgeçmiş ve mücadele etmek üzere sadece kadınlardan oluşan güçlü bir askerî birlik kurmuştur. Çok kısa süre sonra da askerî manevra kabiliyeti yüksek bu muhteşem kadın atlı birlik sayesinde tahtını geri alıp eşinin toprakları ile birleştirmeyi başarmıştır. Bu sırada Persler de büyük bir kuvvet haline gelerek kendilerini tehdit etmeye başlamışlardır. Pers Kralı Kirus’un büyük bir güce sahip olarak topraklarını genişletmek amacı ile sınırlarına kadar gelmesi üzerine eşi Rüstem, Kirus ile savaşmış ancak sonunda hem savaşı hem de hayatını kaybetmiştir. Bunun üzerine babasından kendisine miras kalan taht ile eşinden kalan tahtı birleştirerek, bir taraftan halkının refah içerisinde yaşamasını, diğer taraftan da sınırlarını güvence altına alarak emniyet içerisinde olmalarını sağlamaya çalışmıştır. Bütün sevgisini ve ilgisini de biricik oğluna vererek onun çok iyi yetişmesi için bütün imkanlarını seferber etmiştir.

Bu sırada Pers Kralı Kirus pek çok yeri aldıktan sonra ülkesini de hedef seçerek, Batı Türkistan’ın güney kısımlarını ele geçirmiştir. Tomris önce, bu saldırılara karşı çok fazla tepki vermemiş, sadece savunma tedbirleri almıştır. Kirus da beklediği gibi bir tepki ile karşılaşmayınca üzerlerine giderek sürekli akınlarda bulunmaya başlamıştır. Nitekim Saka topraklarında ilerlediğinde herhangi bir öncü askeri birliğin önüne çıkmamasına sevinmiş; ancak yanmış araziler ile karşılaştığında öfkesi dağları aşmıştır. Yanmış tarlalarda at sürmek, yaya askeri götürmek büyük riskler taşıdığından ve askeri de yorduğundan geri dönmek zorunda kalmıştır.

Ülkesine döndüğünde kendisine bu yıpratıcı taktiği uygulayan kadınla evlenmenin en doğru karar olduğunu düşünmüş ve elçilerini göndererek “Tomris’e evlenme teklif ettiğini, teklifi kabul etmesi durumunda onlarla savaşmayacağını ve bu teklifin onlar için bulunmaz bir nimet olduğunu” söylemiştir. Tomris’in bu teklifi büyük bir memnuniyet ile kabul edeceğini düşünürken red cevabı ile karşılaşınca büyük bir öfkeye kapılmış ve hemen harekete geçerek Sakalar’a savaş ilan etmiştir. Tomris de hem sayıca kalabalık bir ordu hem de vahşi köpeklerle üzerlerine gelen Kirus’u durduramayacağını çok iyi bilmesine rağmen yine de elçilerini gönderip vazgeçirmeye çalışmış ve Kirus’a şunları söylemiş ise de dinletememiştir:

“Kral Kirus sana söylüyorum gel bu işlerden vazgeç; bu yaptıkların senin hayrına mıdır, değil midir bilemezsin. Bizi bırak, sen kendi halkını idare et; bizim de kendi halkımızı yönetmemize karışma. Ama biliyorum ki yolunu bu tavsiyeme göre çizmek istemeyeceksin? Eğer yok ben ne olursa olsun Sakalar ile boy ölçüşmek istiyorum diyorsan, o zaman ırmağın iki yakasını birleştirmek için bu kadar zahmete katlanma. Biz ırmaktan üç günlük mesafede bulunuyoruz. Eğer bizim gelmemizi istemiyorsan nehri geç ve topraklarımıza gel!”    

Büyük Kiros, büyük bir ordu toplayarak tekrar Saka topraklarına girdi. Bu orduda

Savaş için eğitilmiş yüzlerce Köpek de vardı.

Tomris Hatun savaşın kaçınılmaz olduğunu anlayınca tarihte Turan Taktiği veya Kurt Kapanı olarak bilinen savaş taktiğini uygulamak üzere askerlerini ikiye ayırmıştır. İki ordu, aralarında birkaç kilometre kalacak bir biçimde mevzilenmiştir.

Kirus ise bir plan yaparak Sakaların gönderdiği keşif-öncü birliğinin (ki içerisinde Tomris’in oğlu Spargapises de vardır) şarap ve kızlar ile sarhoş edilerek esir alınmalarını sağlamıştır. Güneş battığı için o gün savaşa tutuşmazlar.

Pers kralı iki ordunun arasında bir çadır kurdurmuştur. İçinde güzel kızlar, yiyecekler ve

Şarap bulunan çadıra Saka öncü kuvvetleri ansızın bir saldırı düzenlemiştir. Tomris Hatun’un oğlu Spargapises ve beraberindeki kuvvetler, içerideki birkaç Pers’ askerini  öldürüp içkili eğlenceye dalmışlardır. Ancak birkaç saat sonra bir baskın düzenleyen Pers kuvvetleri, çadırı basıp Tomris Hatun’un oğlu da olmak üzere içerideki Sakaları esir almışlardır.

Esir askerlerin hepsini öldürüp sadece Tomris’in oğluna dokunmamışlardır. Haber Tomris’e ulaştığında üzüntüsünden ne yapacağını bilememiş, bir taraftan oğlu için ızdırap çekerken diğer taraftan öldürülen askerleri için büyük üzüntü duymuştur. Bu üzüntü içerisinde bir anne, bir kadın ve en önemlisi de hükümdar olarak Kirus’a elçi gönderip şöyle seslenmiştir:

“Kana doymayan kanlı katil Kirus!, Bu başarınla övünme. Bu zaferi kazanınca aklın başından gitti. Unutma ki şarap aslında bir zehirdir ve bu zehir seni hile ile oğlumun efendisi yaptı. Bak şimdi sana güzel bir öğüt vereyim; beni dinle, oğlumu bana geri ver. Saka ordusunun üçte biri üzerinde kazandığın bu kaba zaferle yetin ve bu topraklardan çekil. Eğer bu dediğimi yapmazsan, Sakaların hükümdarı olarak ant içerim ki, kan dökmeye doymayan adam olan seni ben kana doyuracağım”.

 Kirus gelen elçinin söylediklerini bir annenin feryadı ve yerine getirilemeyecek boş sözler olarak görüp dikkate bile almamıştır. Bu arada Tomris Hatun’un oğlu Spargapises içkinin etkisinden kurtulup kendine geldiğinde ellerinin bağlandığını ve bir köşeye atıldığını görünce derin bir yeise kapılmıştır. Annesine böyle bir onursuzluğu yaşattığı için kahrolmuş ve fırsatını bulduğunda da yanındaki askerin hançerini alarak hayatına son vermiştir. Tomris, oğlunun yaşadıklarını öğrendiğinde yaşadığı derin üzüntünün tarifi olmamış ama acısını içinde yaşamıştır. Büyük bir metanet göstererek, anneliğini bir tarafa bırakmış ve ordusunu toplayarak Perslere saldırı kararı almıştır. Bu sırada yanındakilere dönerek “Kana susamış Kirus! Sen oğlumu mertlikle değil o içtikçe zıvanadan çıktığın şarapla öldürdün. Ama güneşe yemin ederim ki seni kanla doyuracağım!” Demiştir.

Milattan önce 528/29 yılında yapılan savaş dar bir boğaz geçidinde gerçekleşmiş ve savaşı bizzat kendisi yönetmiştir. Göğüs göğüse yapılan son derece şiddetli bir mücadelenin ardından zafer Pers ordusunun sayıca kendilerinden üstün olmasına rağmen Tomris Hatun’un olmuştur. Ata binmekte ve ok atmakta çok yetenekli olan, savaş arabalarını da ustaca kullanan Sakaları Perslerin vahşi köpekleri de durduramamıştır.

Yanındaki askerlere savaş meydanında gezerken Kirus’u sormuş; öldüğü haberini getirdiklerinde içi biraz soğumuş ise de bu ona yetmemiştir. Kirus’un cansız bedeninin bulunarak kendisine getirilmesini istemiş ve isteğinde hayatı boyunca yüzlerce masum insanın kanını akıtan Kirus ve onun gibi olanlara ibretlik bir ders vermek amacı etkili olmuştur. Askerlerine içi kan dolu bir fıçı getirmelerini söylemiş, fıçı getirildikten sonra da Kirus’un başını bedeninden ayırarak fıçının içine koymalarını emretmiştir. Oturduğu yerden kalkarak fıçının başına gelmiş ve gür sesi ile:

“Canım sağ ve savaştan zaferle çıktım. Ama sen hileyle oğlumu yakalayarak onu öldürdün. Şimdi sana söz verdiğim gibi. Hayatında kan içmeye doymamıştın, şimdi benim elimden kana doyuyorsun”

diyerek içindeki öfkeyi biraz olsun soğutmaya çalışmıştır.

Savaş bittikten sonra eve dönmüş; oğlu çok genç öldüğü için ona yaşına ve makamına yaraşır şekilde bir cenaze töreni düzenlemiş, düğüne gider gibi altın elbise giydirmiş ve mezarını değerli mücevherler ile süsletmiştir. Yine en sevdiği atını da yanına öbür dünyada kendisine eşlik etmesi için gömdürmüştür. Ancak intikamını almasından kısa bir süre sonra yaşadığı derin acı daha fazla yaşamasına izin vermemiş ve kısa bir süre sonra oğluna kavuşmuştur.

Türk tarihinde devlet yöneten ilk kadın hükümdar unvanı taşıyan Tomris Hatun, cesareti, savaşçılığı ve adil yönetimi ile Türk tarihinde hak ettiği yeri alarak, bu muhteşem tarihe damgasını vurmuştur.

Tomris ismi günümüzde de hala kız çocuklarına verilmektedir.

Günümüzde Türk kadınına ne denilirse densin, hala kadınlarımızda Tomris içgüdüsü, vatan sevgisi ve analık duygusu oldukça kuvvetlidir!

Ve bu yüzden tüm “Hatun”lar başımızın tacıdır.

Mesut Hekimhan

Eğitimci Yazar

mesuthan@gmail.com

Related posts

Leave a Comment